Ay: Ağustos 2021

Nefroloji Nedir?

Nefroloji, Yunanca Nephros; böbrek ve logy; çalışma alanı sözüklerinin birleşiminden oluşur. Nefroloji, böbrek işleyişi, böbrek hastalıkları, böbrek sağlığının korunması ve böbrek hastalıklarının tedavileri ile ilgilenenbilim dalıdır. Nefroloji bilim dalı, sıvı elektrolit bozuklukları ve hipertansiyon dahil olmak üzere böbrek hastalıklarının tanı ve tedavisi ile diyaliz ve böbrek nakli hastalarının bakımı ile ilgilenir. Hastalar akut böbrek hasarı, kronik böbrek hastalığı, hematüri, proteinüri, böbrek taşı, hipertansiyon, asit/baz veya elektrolit bozuklukları gibi çeşitli nedenlerle nefroloji uzmanlarına sevk edilir. Ülkemizde Nefrolog (Nefroloji uzmanı) olabilmek için 6 yıllık tıp eğitimi, 4 yıllık iç hastalıkları uzmanlık eğitimi ve 3 yıllık nefroloji yandal uzmanlık eğitimi tamamlanmalıdır.
Devamı...

Böbreklerin Görevleri Nelerdir?

Böbrekler bel bölgesinde, omurganın her iki yanında fasulyeye benzeyen organlardır.  Erişkinde normal bir böbrek yaklaşık 12 cm boyundadır. Kanın filtre edilmesi ile oluşan sıvı böbrek tübüllerine ilerler. Böbrek tübüllerinde filter edilen sıvının önemli bir kısmı ve içeriğindeki yararlı maddeler geri emilimi ve baz zararlı maddelerin tübüllere atılmasıyla idrar oluşur. Böbreklerde oluşan idrar önce havuzcukta (renal pelvis) toplanır, ardından, üreterler yoluyla mesaneye iletilir. Mesaneden sonrada üretra yoluyla da vücut dışına atılır. Böbreklerimizin temel görevleri aşağıda sıralanmıştır Vücutta oluşan bazı zararlı ve atık maddelerin (üre, kreatinin ve bazı azotlu maddler) idrar yoluyla vücuttan uzaklaştırmak. Böbrek hastalığı varlığında bu maddelerin kan düzeyleri artar. Kan yapımını uyaran eritropoietin adlı hormonun üretimini yapmak. İleri böbrek hastalıklarında yeterli eritropoietin üretilememesi nedeniyle kansızlık (anemi) gelişebilir. D vitaminini aktif hale getirmek. Böbrek hastalıklarında aktif D vitamin düzeyi azalmasına bağlı olarak kalsiyum, fosfor dengesi ve kemik yapı bozuklukları gelişebilir. Sıvı elektrolit ve asit baz dengesini kontrol altına almak. Bu sistemler olumsuz etkilendiğinde ölüme kadar gidebilen ciddi sorunlar yaşanabilir. Kan basıncını düzenlemek. Kan basıncı düzenlenmesi böbreklerin önemli görevlerindendir. Böbrek hastalıkları, böbrek atardamar darlığı gibi pek çok neden hipertansiyon nedenleri arasında yer almaktadır. Bu nedenle hipertansiyonu olan bireylerin nefrolji kontrolünde olmaları önemli yararlar sağlacaktır
Devamı...

Böbrek Hastası mıyım?

Böbrek hastalıklarında yakınma ve bulgular değişkendir. Böbrek hastalıkları genellikle sinsi seyirlidir ve özellikle erken ve orta aşamalarda herhangi bir anormalliğe yol açmaz ve hastaların herhangi bir yakınması olmaz. İdrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, gece idrara çıkma, çay rengi –kola rengi-kanlı idrar yapma, idrarda köpürme, idrar yaparken zorlanma, idrar kaçırma, şiddetli sancı, ödem gibi yakınma ve bulgular olabilir. Eşlik eden komlikasyonlara bağlı olarak ta nefes darlığı, halsizlik, çabuk yorulma, bilinç değişiklikleri, nöbet, kalp ritm sorunları vb gibi yakınmalarda eşlik edebilir. Bazende böbrek hastalığına yol açan hastalığın bulguları tabloya hakim olabilir. İleri evre böbrek yetmezliği varlığında ise bulantı, kusma, iştahsızlık, kilo kaybı, kaşıntı vb mevcut olabilir. Böbrek hastalıkları tanısı genellikle kontrol veya başka amaçla yapılan tetkikler sırasında tesadüfen saptanır. Kronik böbrek hastalığı gelişimi için risk altındaki bireylerin düzenli aralıklarla taranması, erken tanı ile ilerleyici böbrek hastalığı gelişimi engelleyebilir. Böbrek hastalığı gelişme riskinin arttığı durumlar aşağıda sıralanmıştır. ·         Şeker hastalığı ·         Tansiyon yüksekliği ·         Kalp-damar hastalıkları ·         Obezite ·         İleri yaş ·         Ailede böbrek hastalığı varlığı Böbrek taş hastalığı Böbrek hastalılklarının tanısı sıklıkla basit kan ve idrar tetkikleri ile mümkündür. Erken tanı ile hastalık ilerlemesinin engellenmesi-yavaşlatılması çoğunlukla sağlayanacaktır. Böbrek sağlığı ve hastalıkları hakkında farkındalığın arttırılması, bu amaca hizmet eden en önemli unsurdur.
Devamı...

Hipertansiyon

Atardamar içinde bulunan kanın, damar duvarına yaptığı basınç kan basıncı olarak adlandırılır. Doku kan akımının sağlanabilmesi için kan basıncı değerleri belli bir düzeyin üzerinde olmalıdır. Kan basıncı değerleri iki rakam ile ifade edilir. İlk rakam kalbin kasılma anında oluşan(sistolik veya büyük) basıncı, diğeri ise kalbin gevşemesi sırasında oluşan (diastolik veya küçük)basıncı ifade eder. Türk Hipertansiyon uzlaşı raporuna göre; erişkinlerde (>18 yaş), hekim tarafından yapılan standart ölçüm ile sistolik KB ≥140 mmHg ve/veya diyastolik KB ≥90 mmHg olması hipertansiyon (yüksek KB) olarak tanımlanmaktadır. 80 yaşından büyüklerde sistolik KB’nin 150 mmHg’ye kadar kabul edilebilir olduğu bildirilmektedir. Ancak hastane ortamında ölçülen kan basıncı değerleir bazen olduğundan yüksek (beyaz önlük hipertansiyonu)  veya düşük (maskeli hipertansiyon) olabilir. Kan basıncı holteri ile evde 24 saat boyunca belirli aralıklarla kan basıncının ölçümü ve kayıt altına alınmasıyla hipertansiyon tanısının daha sağlıklı konmasını ve kan basıncı yükünün değerlendirlmesini mümkün kılar. Kan basıncı değerlerinin yükselmesi ile beraber damar hasarı, ilerleyen aşamalarda damar tıkanıklıkları ile beraber organ hasarı(kalp krizi, felç, böbrek yetmezliği gibi) gelişebilir. Kan basıncı artışı ile beraber kalp damar hastalıklarına bağlı ölüm riski de artmaktadır. Böbrekler, su tuz dengesinin  düzenlendiği ve kan basıncınını düzenleyen bazı hormonların salgılandığı ve etkisini gösterdiği organlardır. Hipertansiyon tedavisinde yaşam tarzı ve beslenme değişilikleri son derece önemlidir. Erken ve haffi olgularda bu yaklaşımlara şans vermek gerekir. Yeterli yanıt alınmayan ve orta-şiddetli olgularda ise yaşam tarzı değişliklerine ek olarak ilaç tedavisi de başlanmalıdır İlaç seçimi hasta özellikleri, yandaş hastalıklar dikkate alıanrak kılavuzlar ışığında bireyselleştirilerek uygulanmalıdır. Hipertansiyon tedavisinde önerilen yaşam tarzı değişiklikleri ve diyet aşağıda sıralanmıştır. Fazla kilolardan kurtulup, ideal vücut ağırlığına ulaşılması Sigaranın mutlak surette bırakılması Düzenli egzersiz yapılması Diyet tuz tüketimini azaltılması, bkz düşük sodyumlu diyet Alkol tüketimin azaltılması Aşırı kahve tüketilmemesi Sebze, meyve ve lifli gıda tüketimini arttırılması Daha çok balık tüketilmesi Yukarıda belirtilen önlemlerin herbiri kan basıncı kontrolünde tek başına etkili olmakla beraber, bu önlemlerin bir arada uygulanması toplam etkiyi arttıracaktır.
Devamı...

Akut Böbrek Hasarı

Akut böbrek hasarı saatler, günler ve haftalar içinde böbreklerin az çalışması veya çalışmaması neticesinde gelişen bir klinik tablodur. Üre, kreatinin dğerlerinde yükselme ile tanı alır. İdrar miktarı değişken olmakla beraber sıklıkla azalmıştır. Böbrek kan akımını bozan nedenleri (kalp yetmezliği, kanama, ishal, susuz kalma vb), böbreğe zarar veren maddeler(bazı ilaçlar, bitkisel ürünler, bağışıklık bozuklukları, nefritler, damar iltihabı, çeşitli kan anormalllikleri) ve idrar akışını bozan nedenler(taş, prostat büyümesi, mesane ve rahim ağzı kanserleri vb) bağlı olarak gelişebilir. Erken aşamalarda hastalarda herhangi bir yakınma olmaz iken, ilerleyen aşamalarda, bulantı, kusma, halsizlik, nefes darlığı, kanlı idrar yapma, ağrı gibi çok farklı klinik tablolar ile de hastalar başvurabilir. Ayrıntılı değerlendirme ile, böbrek yetmezliğine neden olan durumun saptanması ve etkin tedavi ile bazı hastalıklarda böbrek yetmezliğinde hızlı düzelme sağlanabilir. Tedavide gecikme kalıcı hasralanma riskini arttıracaktır. Basit kan, idrar testleri, görüntüleme yöntemleri (ultrason, tomografi, röntgen vb) sıklıkla tanı için yeterlidir. Bazı olgularda böbrek yetmezliği nedenini otyaya koyabilmek için, ileri kan testleri, böbrek biyopsisi gibi incelemer gerekebilir. Biyopsi için ultason eşliğinde böbrekten küçük bir parça alınır ve alınan parça mikroskop altında incelenerek tanı konulmaya çalışılır. Tedavi böbrek yetmezliği nedenine, böbrek yetmezliğinin derecesine bağlı olarak değişir.  Bazı hastalarda diyaliz (bkz hemodiyaliz ve periton diyalizi) tedavilerine başvurulurken, bazende doğru yaklaşımlarla yüzgüldürücü sonuçlar alınması mümkündür.
Devamı...

Ülkemizde Kronik Böbrek Hastalıkları

Ülkemizde, her 7 erişkin bireyden birinde farklı aşamalarda böbrek hastalığı mevcuttur. Bu hastalıkların bazıları iyi seyirli olmakla beraber, bazıları tedavisiz bırakıldığında son dönem böbrek yetmezliğine kadar ilerleyebilir. Son dönem böbrek yetmezliği; böbreklerin artık, vücudun sağlıklı yaşamını sürdürebilmesi için gereken fonksiyonları gösteremediği ve böbrek fonksiyonlarını değişen derecelerde yerine koyacak tedavilere ihtiyaç duyulan dönemleri ifade etmektedir. Böbrek yerine koyma tedavileri dediğimiz bu tedaviler, böbrek nakli, hemodiyaliz ve periton diyalizidir. Ülkemizde, 80.000’in üzerinde hasta (milyon nüfus başına 1000 son dönem böbrek yetmezliği hastası) böbrek yerine koyma tedavileri ile yaşamlarını sürüdrmektedir. Böbrek hastalığı tanısı almak, hasta ve çevresi için büyük önem arz etmektedir. Özellikle ileri evre böbrek hastalıklarında, hasta ve çevresinin, günlük hayata, iş yaşamına katılımı, seyahat, sosyalleşme, beslenme gibi alışkanlıkları olumsuz etkilenmektedir. Bunların yanı sıra, hastalığa bağlı yakınmalar da(halsizlik, ağrı, bulantı, çabuk yorulma, bilişsel değişikilikler vb) hasta ve çevresinin yaşamını olumsuz etkiler. Diyaliz tedavileri, ilaç kullanımları, süreçte gelişen ek komplikasyon ve yan etkiler de, bazı hasta gruplarında hayatı zorlaştırabilir. Kronik böbrek hastalığı tanısının erken aşamalarında, hastalık hali kabulünde güçlükler yaşanır ve tanı inkar edilir. İzleyen dönemlerde kabullenme ile beraber yılgınlık gelişebilir. Ardından sürecin kabulü ile hasta yaşamın devam ettiğinin farkına vararak sürece uyum sağlar ve yeni normallerle hastalığı ile yaşamayı öğrenir. Hasta odaklı yaklaşım, çevre desteği ve gereğinde psikolog desteği bu sürenin en kısa zamanda ve sorunsuz olarak aşılmasını sağlayabilir. Bazı hastalarımız bu tedavileri düşman görmekte ve her şeyden sorumlu tutmaktadır. Bakış açımızı değiştirerek bu tedavi ile sunulanların farkına varabiliriz. Böbrek sağlığımız için yaşam tarzı değişiklilerini özümseyip, riskli grupların periyodik kontrollerinin sağlanması durumunda, toplum böbrek sağlığımızda anlamlı düzelmeler sağlanacaktır. Böbrek hastalıkları ile ilgi olabilecek yakınmalarınızın varlığında, ivedilkle bir hekime başvurmanız son derece önemlidir.
Devamı...

Böbrek Yerine Koyma Tedavileri

Son dönem böbrek yetmezliği olarak adlandırılan dönem, böbrek fonksiyon kaybının, tahammül edilemeyecek noktaya geldiği,  sağlıklı yaşamın sürdürülmesininin artık mümkün olmadığı, böbrek fonksiyonların bir şekilde kısmen de olsa yerine konması gereken dönemi ifade eder. Böbrek yerine koyma tedavleri bu dönemdeki tedavi seçeneklerini ifade eder. Bu seçenekler aşağıda sıralanmıştır. Böbrek nakli, Hemodiyaliz Periton diyalizi Böbrek naklinde kadavra(beyin ölümü gerçekleşmiş birey) veya canlı kaynaklı organ hastanın kasık bölgesine cerrahi olarak yerleştirilir. Ayrıntılar için bkz böbrek nakli Hemodiyaliz tedavisinde hastadan alınan kan, diyalizör denilen özel filtreden geçirilerek atık maddelerden arındırılıktan sonra hastaya geri verilir. Ayrıntılar için bkz hemodiyaliz Periton diyalizinde karın boşluğuna özel bir sıvı verilir. Karın boşluğunda bekleyen sıvı bu süre boyunca karın duvarındaki damardaki kanla etkileşime girer ve kanda düzeyi yüksek olan maddeler karın boşluğundaki sıvıya geçer, karın boşluğundaki sıvının vücut dışına alınması ile atık maddeler vücuttan uzaklaştırılmış olur. Bu işlem günde birkaç kez tekrarlanır. Ayrıntılar için bkz periton diyalizi Tüm tedavi seçeneklerinin kendine özgü artıları ve potansiyel riskleri vardır. Yaşam süresi, yaşam kalitesi göz önünde bulundurulduğunda bu üç tedavi arasında böbrek nakli diğerlerinden üstündür. Ancak tüm hastaların böbrek nakli için uygun olmaması ve yeterli organ bulunamaması nedeniyle, ne yazık ki böbrek nakli tüm hastalar için uygulanabilir bir yöntem değildir. Bu üç tedavi yönteminin de belirli bir ömrü vardır ve bu süre sıklıkla hastanın beklenen yaşam süresinden daha kısadır. Bu nedenle, bu yöntemleri biribirleri ile yarıştırmaktan ziyade, uygun kombinasyonda entegre ederek, hastaların hizmetine sunmak önemlidir.
Devamı...

Hemodiyaliz

Hemodiyalizmson dönem böbrek yetmezliğinin tedavi seçeneklerinden biridir.  Hemodiyalizde tedavisinde,  bir cihaz böbreklerin itrah görevini devir alır. Hemodiyaliz tedavisine ne zaman başlanacağı, hastanın yakınmaları, hastanın genel iyilik hali, fizik inceleme ve laboratuar bulgularına göre doktornuz tarafından belirlenir. Hemodiyaliz sırasında, hastadan vücut dışına alınan kan, diyalizör denen özel bir filtrede diyalizat denilen özel bir sıvı ile karşılaştırılır. Kanda düzeyi yüksek olan atık maddeler difüzyonla diyalizat olarak adlandırılan sıvıya geçer ve vücuttan uzaklaştırılır. Aynı zamanda kan ve diyalizat arasındaki basınç farkı ayarlanarak hastadan sıvı uzaklaştrılıması(ultrafiltrasyon) da gerçekleştirilir. Hemodiyaliz tedavisi hemodiyaliz merkezi veya evde (bkz evde hemodiyaliz) gerçekleştirilebilir. Hemodiyaliz tedavisi standart olarak haftada 3 kez, 4 saat süreyle gerçekleştirilir. Hemodiyaliz tedavisinin sıklığının (haftada 3 kez yerine 4-7 kez) ve/veya süresinin (4 saat yerine, 5, 6 veya 8 saat) arttırılması ile yaşam süresinin, yaşam kalitesinin arttığı, hastaneye yatışların, kardiyovasküler hastalık sıklığının ve tedavi maliyetlerinin azaldığı gösterilmiştir. Bu nedenle evde hemodiyaliz cazip bir seçenek gibi görülmektedir(bkz evde hemodiyaliz). Hemodiyaliz tedavisi için özelleştirilmiş damar yoluna ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla atardamar ve toplardamar arasında cerrahi olarak oluşturulan fistül (arterioveöz fistül, AVF) en uygun çözümdür. Ancak oluşturulması ve kullanılması arasında yaklaşık olarak 2 aylık bir olgunlaşma sürecini gerektirmesi nedeniyle, 6 ay içinde hemodiyaliz tedavisinin başlanacağı öngörülen hastalarda, ilgili doktor tarafından zamanlama planlanmalıdır. Diğer damara ulaşım yolları ise geçici, tünelli ve kateterler ve arterivenöz greft dir.
Devamı...

Evde Hemodiyaliz

Haftada 7 gün ve 24 saat kesintisiz çalışan (toplam 168 saat) böbreklerin işlevi, haftada 12 saat hemodiyaliz ile (haftada 3 kez 4 saat süreli) yerine konmaya çalışılmaktadır. Mevcut hemodiyaliz tedavisi ile temel sorunlarımızın çözülmesine karşın, istenilen sağkalım, yaşam kalitesi hedeflerine ulaşılamamaktadır. Hemodiyaliz tedavisinin sıklığının (haftada 3 kez yerine 4-7 kez) ve/veya süresinin (4 saat yerine, 5, 6 veya 8 saat ) arttırılması ile yaşam süresinin, kalitesinin arttığı, hastaneye yatışların, kardiyovasküler hastalık sıklığının ve tedavi maliyetlerinin azaldığı gösterilmiştir. Buna karşın tüm hastalarda hemodiyaliz tedavisinin sıklığının ve süresinin arttırılması mümkün değildir. Bunun önündeki engeller; hastanın iş ve sosyal yaşamından (ç)alınan sürenin artması ve sağlık sistemi cihaz ve personel altyapısının bunu karşılamaktan uzak olmasıdır. Evde hemodiyaliz, bu noktada bir çözüm sunmaktadır. Hemodiyaliz tedavisinin, haftada 3 kez sekiz saat süreyle (24 saat/hafta) yapılması arzu edilen kazanımları sağlarken, bu tedavinin evde gece uykuda iken uygulanması da, iş ve sosyal yaşamdan ayrılacak zamanı neredeyse sıfırlamaktadır. Evde hemodiyaliz uygulaması için, hastanın evine bir hemodiyaliz cihazı ve su arıtma sistemi kurulur. 2 aydan kısa olmayan bir eğitimle hasta veya hasta yakınına konu ile ilgili ayrıntılı teorik ve uygulamalı eğitim verilmektedir. Eğitim alınmak istenmemesi durumunda profesyonel hemşire desteği de bir alternatif olabilir. Hasta ve yakınları evde hemodiyaliz konuşulduğunda, en çok, profesyonellik gerektiren bir işlemi kendilerinin yapıp yapamayacağı konusunda endişe taşıdıklarını ifade etmektedir. Pratikte, araba sürebilen, dikiş makinası kullanabilen herkesin yeterince özen ve ilgi göstermesi durumunda evde hemodiyaliz işlemini de başarılı ile gerçekleştirebileceğine inanmaktayız.
Devamı...